16 Nisan 2012 Pazartesi

Allah'ım! N'olur Bu Bir Rüya Olmasın...!

16 Nisan 2012.... Saat 03.45
Bir Hastane ve O Hastanenin Bir Odasında Yatan Bir Kadın...
Yine Her Gece Olduğu Gibi Bu Gece de Rutin Kontroller Bitmiş...
Gerekli İlaçlar Alınmış ve Gece Karanlığının Çığlıkları Arasında Yavaş Yavaş Bir Yok Oluş Başlamıştı...
Hemşireler Sürekli İkazlarda Bulunup Işıkların Söndürülmesini İstiyorlardı...
Ama Hiç Sormuyorlardı ki Işıklar Sönünce Bu Ayrı Ayrı  Odalardaki İnsanlar Acaba Hangi Dertlere ve Sıkıntılara Yeniden Doğacaklardı...

Neler ve Kimler İçin Gözyaşı Akıtacaklardı...
Çaresiz Işıklar Söndürüldü ve Yüreklerde Gün Boyu Saklanan Acılar Gecenin İçine Doğmaya Başladı...
Yürek Burkarak, Gözlerden Yaş Akıtarak...
Kimi Zaman Sessiz, Kimi Zaman Tutulması, İçe Gömülüp Bastırılması İmkansız Olunan Çığlıklarla İşte Bir Gecenin Acımasız Yüzüne Doğru Yol Alıyordu Her Biri...


Bu Hastane Odasında 1 Haftadır Yaşam Mücadelesi Veren Bu Kadın da O Gecenin Korkunç Karanlığına Dalmak Üzere Işığını Söndürdü...
Sanki İğnelerle Bezenmiş Yatağına İstemeyerek te Olsa Uzandı...
Eklemlerinin Her Biri Ayrı Ayrı Sızlıyor ve Ona Tarifi İmkansız Acılar Veriyordu...
Aklından Şimdiye Kadar Çektikleri, Yaşadığı Acılar ve Acaba Bundan Sonra Neler Yaşayacağını Geçirip Gecelerdir Uyuyamadığı Uykunun Kollarına Kendisini Bıraktı...


Aradan Çok Geçmemişti ki Yüzünde Bir Nefesin, Saçlarında Bir Elin Gezindiğini Hissetti Kadın...
İrkilerek Gözlerini Açtı...
Gözleri Kocaman Açılmıştı...
İnanamıyordu!
Karşısındaki Kişi Sevgi Dolu Gözlerle Ona Bakıyordu...
Ama Kadın Rüya Bu! Diyordu...
Evet Evet Rüya Olmalıydı...
Günlerdir Çağırdığı Ama Bu Çağırışlarına Ses Vermeyen Sessiz Çığlıklarını Duymayan Sevgili Karşısındaydı...
Ama Olabilir miydi Böyle Bir Şey?
Aylardır Kendisini Duymayan, Sesine Ses Vermeyen Adam Gelmiş Olabilir miydi?
Allah'ım !N'olur Bu Bir Rüya Olmasın Diye Yalvarıyordu İçinden...
Bir Yandan da Gözlerinden Yağmur Misali Yaşlar Akıyordu...
Sesi Titreyerek Sordu...
Gerçekten Sen misin?
-Evet Diye Cevap Verdi Adam...
-Rüya Değil Bu Değil mi? Diye Tekrar Sordu Kadın...
-Hayır Dedi Adam, Rüya Değil, Geldim İşte...
Kadın Kulaklarına İnanamıyordu...
Evet Oydu İşte Karşısındaki, Sevdiği ve Aylardır Adını Sayıkladığı İnsandı...
Onun İçin Gözyaşları Akıttığı Adamdı Karşısındaki...

Kadın Bir Türlü Gözyaşlarına Hakim Olamıyordu...
Artık Ağlaması Hıçkırıklara Dönüşmüştü...
-Adam, Yeter Artık Ama Ağlama Diyordu, Ama Kadın Kendisini Bir Türlü Tutamıyordu...
Aradan Nekadar Zaman Geçmişti Bilmiyordu Kadın, Yavaş Yavaş Şaşkınlığını Üzerinden Atıp Sevdiği Adamın Gözlerinin İçine Baktı...
Adam da Kadına Aynı Sevgiyle Bakıyor, Gözlerinin İçi Gülüyordu...
Adam Konuşmaya Başladı...
-Bir Şey Sorsam Sana? Der...
-Tabii Diye Cevap Verir Kadın...

Hep Beni Çağırdın, Hep Gel Dedin...
Beni Gerçekten Bu Kadar Çok mu Seviyorsun? Der...
Kadın Utanmış ve Yüzü Al Al Olmuştu...
Birden Gözlerini Sevdiği Adamdan Başka Yöne Çevirir ve Ona Sorulan Bu Soruya Kendi  Sorularıyla Cevap Verir...
-Sevmeyen Bir Kadın Hiç Sevmediğine Gel Der mi?
Peki Sayfalar Dolusu Şiirler Yazar mı?
Geceleri Sabahlara Kadar Onu Düşünüp Ağlar mı?
Her Nereye Giderse Gitsin, Onu da Gittiği Yere Yüreğinde Götürür mü?
Aklından ve Yüreğinden Onu Çıkaramadıkça Kaderine Oturup Ağlar mı?
Eğer Bunları Sevmeyen Kadın da Yapar İse Hayır Ben Seni Sevmiyorum...
Ama Eğer Bunlar ve Daha da Fazlası Bir Kadının Yüreğinde Var İse Evet Seni Çok Seviyorum Der...
Adamın Yüzünde Bir Tebessüm Belirir ve Kadının Ellerini Tutarak Ayağa Kaldırır...
-Biyor musun? Der...
-Neyi? Diye Sorar Kadın...
-Seni Ne Kadar Çok Sevdiğimi...
Kadının Hastalıktan Solmuş Çehresine Bir Gülümseme Yayılır...
-Ama Der Kadın, Ben Sormayacağım Senin Beni Ne Kadar Sevdiğini...
Çünkü Miktarı Belirtilen Sevgilere Ben Hiç İnanmam, Bir Gün Bitmeye Mahkümdurlar...
Bana Olan Sevgini Sadece Sen Bil, Benim Bilmeme Gerek Yok...
Çünkü Ben Artık Sana Gönül Gözüyle Bakıyor ve Özünü Görüyorum, Dünya Gözüyle Bakıp Yüzünü Görmüyorum...
Ben Seni Dünya İçin de İstemiyorum...
Gönül Nikahıyla Ahirette Senin Eşin Olmak İstiyorum Der...
Bu Kez Çehresine Gülümseme Yayılma Sırası Adama Gelmiştir...
Kadını Kendine Doğru Çekip Dudaklarına Bir Buse Kondurur...
Ve O Çok İstediği ve Bir Omuz Aradığı Zamanlarda Yaslanacak Bir Omuz Bulamayan Kadının Başını Omzuna Yaslar...

Kadın Çok Mutludur ve Gözlerinden Sürekli Yaşlar Süzülür...
Ne Çok İstemişti Onun Omzunda Ağlamayı, Ne Çok İstemişti Sevdiğinin Onu Bir Kez Olsun Kollarına Alıp Sıkı Sıkı Sarmasını...
Gelmişti İşte Nihayet Gelmişti ve Hayaleri Gerçek Olmuştu...

Ne Kadar Kalmışlardır O Halde, Zaman Durmuşmuydu İkiside Bilmiyordu...
-Artık Gitme Vakti Geldi Der Adam...
Kadının Yüzüne Bu Kez Bir Hüzün Yayılır...
-Gitmesen Olmaz mı? Der...

Ve....!!!!!!!!!!
Ansızın Gerçek Sandığı Bu Rüyadan Uyanır Kadın...!


Oysa Sevdiğine Ne Çok Söylemek İstediği Şeyler Vardı, O Hiç Birisini Söyleyememişti...
Onu Ne Kadar Sevdiğini, Onu Görmesinin Onun Yüreğindeki Sevgiye Ne Bir Eksiklik Nede Bir Fazlalık Yapacağını Söylemek İsterdi...
Onu O Olduğu İçin Sevdiğini, Bir Ömür de Seveceğini Anlatmak İsterdi...
Yavaşca Pencereye Doğru Yürüdü Kadın ve Pencereyi Açtı...
Fısıltıyla...
"Sevgili Geldiğin İçin Teşekkürler, Teşekkürler, Teşekkürler" Diye Usulca Fısıldadı...
Biliyorum ki Sen Beni Duyuyorsun ve Seni Ne Çok Sevdiğimi Biliyorsun...
Hoşcakal Sevgili Hoşcakal...


Ve Kadın O Karanlık Gecede Gözleri Karanlığın Derinliklerine Dalarak,Gözyaşlarına Hakim Olamadan Çılgınca Ağlamaya Başlar...!

Bir Sevda Masalı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.