2 Kasım 2012 Cuma

Kördüğüm Oldun Boğazıma Düğümlenen...!

Ah Yalnızlığım! Daha Kapıyı Bile Çalmamıştım, Ne Çabuk Açtın...
Müsadenle Yüreğimi Aramaya Geldim, Kendi Kimliğimde Yitirdiğim Yalnızlığımda...
Doğuştan mı Yalnızım, Yoksa Yalnızlığımda mı Doğdum?
Ne Zaman Geldim Unuttuğum Bu Zaman Kavramından, Bu Bomboş Kalabalıklardan Sıyrılıp...
Beni Buraya Getiren Hayallerim, Umutlarım, Gözyaşlarım, Hayal Kırıklıklarım ve Yıkımlarım Biliyorsun...
Eğer Gelmeseydim Kalacaktım Enkazın Altında...
Rahatsız Ettim Seni Yalnızlığım, Eğer Yalnız Değilsen Ben Gideyim Ama Ben Ne Zaman Gelsem Sen Yalnızsın...
Yok Hayır Biliyorum, Uzun Zamandır Buradayım...
Her Gitmek İstediğimde Senden Aslında Hiç Gidemediğimi Anladım Sana Dönüşlerimde...
Sanki Bir Kördüğüm Oldun Boğazıma Düğümlenen...
Madem Geldim Anlatayım İzninle...
Bir Hayal Kapısında Doğdum...
Yalan İnsanların Adına Sevgi Dedikleri ve İki Dudak Arasında Tükettikleri Yaşamda Buldum Kendimi...
Neye Uğradığımı Anlamamıştım Daha...
İnandım, Güvendim Sadece İki Dudak Arasında Dökülen Cümlelere, Harcanan Yüreğimin Eridiğini Göre Göre...
Göz Göre Göre Yüreğimde Yanan Ateşin Kor Olmasını Seyrettim ve Kendi Küllerimden Yeniden Doğmaya Çalıştıkça, Bir Tokat Daha Yedim Yalan Hayattan...
Şimdi Anlıyorum, Çok İyi Anlıyorum, Ama Neye Yarar; Yüreğimi Arar Olmuşum Yalnızlığımda...
Ve Yine ve Şimdi Yüreğimde Yanan Ateşin Adını Hayal Koydum...
Çünkü Sevgi Sadece Dudaklardaki Cümlelerde Yaşanan Yalan Olmuş...
Ne Umut, Ne Sevgi Cümlelerde Anlam Bulamazdı Yüreğimdeki Kadar...
Ama Su Gibi Akan Zaman, Bir Nehir Oldu Şimdi Gözlerimde, Gittikçe Uçuruma Akan...
Her Geçen Gün Yaşadığım Yaşanmamışlıkları, Yalanları Tokat Gibi Vursan da Yine de Yanındayım Yalnızlığım...!


Bir Kabus Gibi Çöküyor Üstüme Akşam Olunca Sensizlik...
Yüreğimi Sıkıştırıyor Nefessiz Kalıyor Ciğerlerim...
Bir de Senin Hasretin Var Katlanılması Güç Olan...
Yine de Yaşıyorum; Neden Yaşadığımı Bilmeden...
Evet Sensizlik Çekilmiyor, İşte Sensizliği Böyle Yaşıyorum...
Sevginden Vazgeçmeden Kahrını Çekiyorum...


Seni Sevip Hissetmem İçin Seni Sahiplenmem Gerekmiyor Artık...
Yanımda Olmasan da Seni Hissediyorum, Seni Hissettiğim Kadar Seninle Oluyorum; Baştan Başa Sen Oluyorum...
Sen, Seni Üzen Duyguları, Kendi Karanlığını Seviyorsun...
Sen, Seni Sevenleri Sevemiyorsun...
Sen İmkansızlığı Seviyorsun, ve İmkansızlığın Sana Çektirdiği Acıları..
Sen Asla Birinin Sahipleneceği Olamazsın, İzin Vermezsin ve Asla Sahiplenemezsin Birini..
Senin Sahiplendiğin Yalnızca Kendi Korkuların, Büyüttüğün Yalnızlığın, O Derin Kimsesizliğin...
Bana Bulaştırdığın Kimsesizliğin..
Sevgi Nasıl Bulaşıcı İse Hüzün de Öyle Bulaşıcı...
Şimdi Kendimde Senin İzlerini Taşıdığımı Görüyorum...
Senin Karanlıklarında Yüzüyorum...
Ne Kadar Kendime Kaçsam O Kadar Seni Buluyorum ve Her Seferinde Senin Boşluğundan Çaresiz Kendime, Kendi Çaresizliklerime Dönüyorum...
Sen Beni Unutmak İçin Savruldukça, Bende ki Seni Unutmak İçin Kendi Acılarıma Alışmaya Çalışıyorum...


Sen Şimdi O Sahte Öykülerinde Ara Yalnızlığını...
Ancak Hayat Sahte Öykülerde Değil, Yüzleşmekten Kaçtığın Gerçeklerde...
Senin Gerçeklerin Kaçtığın Yaşamında; Güçsüz Yanlarında, Öfkende, Sevinçlerinde, Geçmişinde, Baştan Başa Kendinde...
Korktuğun Yaşama Dokunuşlarında, Duygularında...
Bir Kez Olsun Gir Kendi Gerçeklerinin ve Yenilgilerinin Arasına ve Gör Kendini Yüreğinin Aynasında...


Bir Gün, Gözlerim Gözlerindeyken Gerçekleri Öğreneceğiz İkimiz de...
İnanıyorum, İstiyorum, Umuyorum, Hayal Ediyorum...
Bu Hayalle Yaşayacağım Belki Karanlıkta, Belki Hüzünlü Ama Olabildiğine Sevdalı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.