1 Eylül 2016 Perşembe

Dedi ki; Neden Hala Bu Israr, Diyemedim ki; Çağımızın Hastalığı, Kanser...

Bugünlerde Hep Yazmak, 
Yazmak İstiyorum... 
Çok mu Doluyum Ne...
İçimde Biriken, 
Yüreğimde Dalgalar Gibi Coşan, 
Köpürüp Taşan Kelimeler Var... 
Biriktiriyorum Dilimde, 
Yüreğimde Çoğalan Cümleleri,
Ve Sessiz Cevapları Olan Soruları... 
Peki Ya Çoğalan Hisler? 
İşte Onlar En Kötüsü,
En Acımasızı,
Ve En Değerlisi...

Yazanlar, Yazmaya Çalışanlar Bilirler...
Bazen Tek Bir Kelime, 
Tek Bir Cümle Kelimelerin Duygularla Dans Etmesini Sağlar Satırlarca, 
Sayfalarca...
Yazanlar, Yazmaya Çalışanlar Bilirler...
Yazmak,  İnsanın Kendini Bulması,
Etrafındaki Tüm İnsanlardan Gizlediği 
Kırılgan Yanlarını Dile Getirmesidir...
Yazanlar, Yazmaya Çalışanlar Bilirler...
Yazdığı Kendisinden Başkası Değildir ,
Ve Kendisini Ondan Daha İyi Kaleme Alacak Biri Daha Yoktur... 
Çünkü Yazarken Mevsim Hüzün Mevsimidir...
Ağlamak mı?
Mevsimin Şanından Sayılır... 
Herkes Kendi Yağmurunda Islanır Bu Mevsimde... 
Yürekler Yokluğun,  
Hasretin Acısı İle Nemlenirken Kirpiklerinin Arasından Bırakır Sicim Gibi Yaşlarını Yanaklarına... 
Yüzü Gözü,  
İçi Dışı Sırılsıklam Olur...
Yazanlar, Yazmaya Çalışanlar Bilirler...
Yazarken, Bazen Aşkın Bin Bir Halini Yaşayan Tutkulu Bir Sevgili Olurken Bazen Yalnızlığın Girdabında Bulur Kendini... 
Gitmeler,  
Kalmalar,  
Hüzünler,  
Kederler.. .
Tüm Bunların Arasında En Çok Yokluk Olur Canını Yakan... 
Bir Gidişin,  
Bir Tercihin Ardından Bürünülen Kimlik Yokluk Olunca Bir Anda Anlamını Kaybeder Etrafındaki Her Şey... 
Sesler,  
Yüzler,  
Kişiler, 
Hepsi Silinir Belleğinden... 
Yazanlar, Yazmaya Çalışanlar Bilirler...
Yazarken Farkında Olmadan Yalnızlaşır Yavaş Yavaş... 
Derin Bir Sessizliğin Koynunda Yalnızlığına Ortak Ettiği Karanlık İle Sarar Yaralarını... 
Her Suskunluğun Ardından Biriktirdiği Kelimeleri Düşer Parmaklarının Uçlarından... 
Susmaların Ardından Mısralar Uzun Bir Veda Cümlesini Andırır Çoğu Zaman... 
İçinde Barındırdığı O Tuhaf Hüzün, 
Ve Çaresizlik İle Harfleri Sıralarken Arka Arkaya Bir Ses Bir Soluk Olmak Her Geçen Gün Biraz Daha Zorlaşır... 
Eskitir Mısraları,  
Satır Aralarını Yoklukla Doldurur... 
Şimdi Diyeceksiniz ki Sen Yazdığını mı Sanıyorsun...!
Benim Öyle Bir İddiam Yok...
Duygularımı, 
Hüzünlerimi,
Yani Kendimi Sözcükler İle İfade 
Edememenin Verdiği Sıkıntı İle Yazmaya Çalışıyorum...
Yazılarımın Beğenilsin Diye Değil, Kendim İçin Yazıyorum...
Aklımdan, 
Yüreğimden Dilimin Ucuna Gelip de Yutkunduklarımı Yazmaya Çalışarak Dile Getirmek İçin Çırpınıyorum...
Yazmaya Çalışarak Biraz Olsun Nefes Alabiliyorum...
Yazdıklarım Adrese Ulaşıyor mu Peki? 
Çoğu Zaman Hayır...
Keşke Yazmak Yerine Konuşabilsem,
Konuşabilmenin Getirdiği Rahatlamayı Yaşayabilsem...
Yıllardır Susmuşum...
Hep İçimde, 
Aklımla,
Yüreğimle Konuşmuşum...
Ne Çok Yorulmuşum Konuşmamaktan, 
Konuşamamaktan, 
Susmaktan, 
Susturulmaktan...
Çığlık Çığlığa Sustuklarım Sağır Ederken Beni Gülümsüyorum,
Ve Gülümsememi Armağan Ediyorum Beni Susturanlara...

Bir Ah Çeksem Karşımdaki Dağlar Yıkılacak Gibi...
Gözümde Dondurduğum Yaşlar Boşalacak Gökyüzünden 
Yağmur Gibi...
Nerdeyim, 
Ne Yapıyorum, 
Nereye Gidiyorum?
Düşünüyorum, 
Düşünüyorum...
Karmakarışık, 
Çıkmaz Sokaklarda Kaybolmuş Gibiyim...
Sanki Kuru Bir Yaprağım Rüzgarın Savurup Durduğu...
Amaçsız Bir Hayat Yaşar Gibiyim,
Donuk Gözlerle, 
Küskün Yürekle, 
Sessiz Sözlerle...
Sırf Gün Geçsin Diye Yaşar Gibi...
Sırf İhtiyaçdandır Diye 
Mecburen Yaşar Gibi İşte. 
Mecburen...
Siz de Anlamadınız Değil mi Ne Yazdığımı, 
Ne Yazmak,
Anlatmak İstediğimi...
Anlamıyorsunuz...!
Aslında Anlatmak İstediğim Bu...
Beni Anlamıyorsunuz...
Ben Kayboldum Bu Hayat Yolunda...
Sesimi Duyan Yok...
Sesim Arş'a Eriyor,
Kayboluyor Sanki Bir Fısıltı Gibi...
Sonra Diyorum Kendi Kendime; Senin Sesin, 
Yardım Dileyen Çığlıkların Sana Çığlık, Onlara Fısıltı...
Yani Anlayın...!
Ben Fısıltıdan İbaretim...
Mecburen Yaşayan Bir Bedenim...

Ne Zaman Arkamı Dönsem Kendimi Görüyorum Peşimde...
En Büyük Derdim, Ben'im...
Dar,
Sisli Sokaklarda, 
Karanlık Kuytularda Ben...
Çekip Çıkaramadım Kendimi Hayatın Dehlizlerinden...
Kanser,
Aşk Gibi, 
Ne Zaman Karşına Çıkacağı Belli Olmayan Bir Şey...
Yakalanıyorsun Apansız,
Ve Bir Bakmışsın Tutmuş İki Yakandan... 
Çağımızın Hastalığı, Kanser... 
Acımasız Bir İllet... 
Eline Düşeni Acımasızca Yok Etmek İçin Yemin Etmiş Bir Canavar... 
Cehennemi Yaşatıyor Fani Dünyada... 
Kanser,
Kulağa Ne Kadar Kötü, 
Yüreğe Ne Kadar Acı, 
Bedene Ne Kadar Ağır Geliyor... 
Bu İllet İle Yaşamak,
Gün Be Gün Eriyip Gitmeni Seyretmek, 
Acı Sona Doğru İlerlemesini Durduramamak... 
Hiçbir Şey Yokken, 
Hiçbir Sebep Yokken İçin Titretir... 
Bırak İçinin Titretmesini, 
Yaz Günü Dondurur Soğuktan... 
Kat Kat Yorgan Örtsen de,
Durduramazsın Hissettiğin Soğuğu... 
Sonra Aniden Sıcak Basar,
Kışın Soğuğunda Bile Yazı Hissedersin...
Öyle Bir Ateş ki, 
Buzlu Suya Yatsan da Dindiremez İçinde Yanan Alevi... 
Ağlarsın Bazen, 
Küsersin Küçük Bir Çocuk Gibi Sebepli Sebebsiz...
Başka Hayatların Gülüşlerini Kıskanırsın... 
Sevdiklerin İle Geçiremeyeceğin Zamanı Düşünürsün... 
Onların Mutluluklarına,
Üzüntülerine Ortak Olamayacağın İçin Kahredersin... 
Bilirsin Çünkü Kızının Gelin Oluşunu, 
Oğlunun Damat Oluşunu Göremeyeceğini... 
Bilirsin,
Çünkü Her Aynaya Baktığında Görürsün Biraz Daha Zayıfladığını, 
Sararıp Solduğunu... 
Ne Saçın Kalmıştır Tarayabileceğin, 
Ne de Kirpiklerin Kalmıştır Boyayabileceğin... 
Günden Güne Solup Gitmek Bir Yana, 
Günden Güne Nefes Almak da Zorlaşıyor...
Ve Yediklerini de Kabul Etmiyor Vücudun, 
İsyan Edip Geri Veriyor Eline...
Ama Sen Bunların Hiçbirine Üzülmüyorsun. 
Üzüldüğün Sevdiklerinden Ayrılmak Zorunda Olduğun... 
Onların Yüzünü Göremiyeceğin,
Bir Daha Koklayamıyacağın...
Gözlerimde Dinmeyen Yaşlar, 
Ne Yeryüzü Çare Oluyor Bana Ne de Umut Işığını Aradığım Gökyüzü...
İki Duvar Arasında Benliğim... 
Bir Yanı Umut, Bir Yanı Umutsuzluk...
Mevsim mi? 
Hazan,
Yaprak Dökümü...
Ağaçlar Dalsız,  
Kuşlar Kanatsız,  
Şarkılar Melodisiz...
Dar Geliyor Gözlerim Kirpiklerime... 
Bir Daha Göremeyeceklerime,
Ellerini Tutamayacaklarıma Ağlıyorum...
Gri Bulutlar Dolaşırken Aklımın Kıyısında,
Bedenimi Sallıyor Ruhumdaki Kırılmalar…
Eksiliyorum, 
Çok Eksiliyorum Varlığımla...
Yer Altından İniltiler Geliyor,
Ve Ben Hayra Yoramıyorum Derinliğin Sesini…
Üşüyorum, 
Korkuyorum...
Issız Yollarda Kayıp Mevsimlerin Fırtınası Sürerken,
Hazana Yürüyor Ayaklarım...
Ayağa Kalkar mı Yıkılmış Bedenim?
Gelir mi Yeniden Tükenmiş Gülüşlerim?
Güneşi Açar mı Kararan Sabahlarımın?
Gel-Git Sona Erdiğinde Yeniden Denizine Kavuşur Kıyılarım?
Acı'm...! 
Yine Benden Bir Adım Öndesin...
Kimsenin İçi Sızlamasın Diyedir Dimdik Duruşum...
Kimse Üzülmesin, 
Kimse Benim Kadar Ağlamasın Diyedir...
Bu Aşk Değil Besbelli...

Haykırdım...! 
Yer-Gök İnledi,
Ama En Yakınımdaki Sen Sesimi Duymaktan Aciz Kaldın... 
Gözlerimin Pınarı Yaşla Doldu Ama Sen
Gözyaşlarımı Görmekten Aciz Kaldın... 
Kör müydünün Yoksa, 
Ya da Sağır mı? 
Ya da Çok İyi Görüyor, 
Çok İyi Duyuyor Fakat Görmek ve Duymak İşine mi Gelmiyordu? 
Ama Hayat Bu... 
İnsanoğlunun Başına Ne Geleceği Belli Olmaz... 
Belki Yarın da Sen Haykırırsın Benim Gibi, 
Belki Haykırışından Yer-Gök İnler... 
Çünkü Yaktığın Yürekler Kadar Yanarsın... 
Ağlattığın Canlar Kadar Ağlarsın....





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.